Tarihçe
Bugün pencereden bozma bir kapıdan içeri girilmektedir. Asıl kapısı Selimiye Camii'ne açılmaktadır. Bina Gödene Taşı'ndan inşaa edilmiş ve üzeri kurşunlu bir kubbe ile örtülmüştür. Altlı üstlü 22 penceresi vardır. İçinin uzunluğu ve genişliği 10.80 metredir. Kütüphane tek katlı olup kubbeyle örtülü bir salonu bulunmaktadır. Toplam kullanım alanı 110 m2'dir. Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürlüğüne bağlı olarak hizmet vermektedir
Evvelce yere hasır ve kilim serilir ve okuyucular diz çökmek suretiyle kitap okurlardı. Sonraları bu usul değişmiş, ortada geniş bir kerevet ve kerevetin üstünde büyük bir masa ve sandalyeler konmuştur. (1922).
Kütüphane 1927 yılından sonra Mevlana Müzesi kitaplığı ile birleştirilmiş ve bina Memurlar Kooperatifi'ne tahsis edilmiştir. Tekrar 1946 yılından sonra Maarif Vekaleti Kütüphaneler Müdürlüğüne geçen Kütüphane 1949 yılında yeni tesis ve modern usuller ile hizmete girmiştir
Evvelce yere hasır ve kilim serilir ve okuyucular diz çökmek suretiyle kitap okurlardı. Sonraları bu usul değişmiş, ortada geniş bir kerevet ve kerevetin üstünde büyük bir masa ve sandalyeler konmuştur. (1922).
Kütüphane 1927 yılından sonra Mevlana Müzesi kitaplığı ile birleştirilmiş ve bina Memurlar Kooperatifi'ne tahsis edilmiştir. Tekrar 1946 yılından sonra Maarif Vekaleti Kütüphaneler Müdürlüğüne geçen Kütüphane 1949 yılında yeni tesis ve modern usuller ile hizmete girmiştir
YUSUF AĞA KİMDİR?
Girit'in Hanya Sancağına bağlı Selina nahiyesinin İsbaniko köyünde doğmuştur. Babası İsmail Efendi, büyük oğlu Yusuf'u 6 yaşında Girit Serhat Ağası Süleyman Ağa'ya manevi evlat olarak vermiştir. Yusuf'un yetişmesinde birinci derecede amil olan Süleyman Ağa Yusuf'u kendisine sırasıyla mühürdar, hazinedar ve kethüda yapmıştır
1786 (1201 H.) yılında I.Abdülhamit'in kızı Esma Sultan'ın kethüdası iken Darphane Emini olan Yusuf Ağa, 1789 (1203 H.) yılında III.Selim tarafından Valide Sultan Mihrişah'ın kethüdalığına getirildi ve Mihrişah Sultan ölünceye kadar bu vazifede kaldı. 1805 (1220 H.)
İstanbul'da Kabakçı Mustafa İsyanı sırasında Yusuf Ağa Hac yolunda bulunuyordu. 1806 (1221 H.) Vahhabilerin Mekke'yi istilası sebebiyle Hac farizasını yapamadan geri dönen Yusuf Ağa, Konya'da iken III.Selim'in tahttan indirildiğini, IV.Mustafa'nın hükümdar olduğunu ve idamı isteneceklerin arasında kendisinin de bulunduğunu öğrendi. Yakınlarının ricaları üzerine IV.Mustafa, Yusuf Ağa'yı affederek Bursa'da ikamete memur etti ise de, Köse Mustafa Paşa gibi düşmanları padişaha tesir ederek idam fermanını çıkarttılar. Bursa'da namaz kılarken başı vuruldu ve İstanbul'a getirildi. Malları da yağma edildi.
Yusuf Ağa'nın zeki, ağırbaşlı, çalışkan, zengin, hayır ve hasenatı seven, nüktedan ve latifeci bir zat olduğu bilinmektedir. Hepsi de ilmiyeye mensup dört oğlu bir kızı vardır. Kethüdalık lakabı, Yusuf Ağa ailesine has bir lakap olarak devam ede gelmiştir. Bu kütüphaneden ayrı olarak İsbaniko'da cami, mektep ve Hanya'da ve Beykoz'da birer çeşme yaptırmıştır.